Kamu görevlilerinin hukukunu korumak, haklarını, fırsat ve imkânlarını artırmak, insan onuru temelli çalışma şartlarına sahip olmalarını sağlamak sendikaların varlık sebebidir. Örgütlenmeyle başlayan bu varoluş, pratik düzlemde kendisini toplu pazarlık süreciyle devam ettirir. Toplu pazarlık ya da toplu sözleşme, sendikalar için varlıklarının hem gereğini hem de önemini ispatlamak için ikamesi olmayan bir araçtır. Bu yıl, kamu görevlilerinin 2016-2017 yıllarında yararlanacağı mali, sosyal ve özlük hakların belirlendiği 3. Dönem Toplu Sözleşme sürecini yaşadık. Sadece iklim şartları bakımından değil, siyasi ve sosyo-ekonomik gündemiyle de oldukça sıcak bir zaman diliminde gerçekleşen toplu sözleşme süreci sonunda kamu görevlilerimizin rızasına dayanarak hem genel hem de 11 hizmet kolunun tamamında toplu sözleşmeleri imzaladık. Bayramdan önce bayram coşkusu oluşturan kazanımların, başta kamu görevlilerimiz ve aileleri olmak üzere milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Toplu sözleşme hakkının mimarı Memur-Sen ve bağlı sendikaları olarak toplu sözleşme tekliflerimizi; teşkilatımızın ve üyelerimizin beklentilerini, taleplerini ve önerilerini merkeze alarak “sahadan masaya” anlayışıyla belirledik. Toplu sözleşmeye hazırlık sürecinin bütün aşamalarında, “teşkilatın sesine, üyelerin beklentilerine ve kamu görevlilerinin taleplerine kulak ver” anlayışını önceleyen sendikal misyonumuz, toplu pazarlık sürecinin her aşamasında da teşkilatımızın, üyelerimizin ve her biri potansiyel üyemiz olan eğitim çalışanlarının, kamu görevlilerinin “hakkını arayan sendikal duruşa destek ver” vizyonuyla kucaklaştı. “Sahadan masaya teklifler” yöntemi ve “masadan sahaya kazanımlar” hedefiyle yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda hazırladığımız toplu sözleşme tekliflerimizi 27 Temmuz’da Devlet Personel Başkanlığı’na sunarak, toplu pazarlık için “Haydi Bismillah” dedik.
Birilerine yaranma hevesiyle sendikal örgütlerini “töreye/teröre esaret malzemesi”, yetkilerini “masadan eli boş dönülen yitik yıllar üretme mahareti” olarak kullanan malum/mahkûm sendika ve konfederasyonların, toplu sözleşme süreci öncesinde kamu görevlilerini kazanımlarla buluşturmak yerine Memur-Sen’i köşeye sıkıştırmak stratejisinin farkındaydık. Yetkimizi kazanım üretme maharetimizin bineği yaparak nefesimizi, enerjimizi kamu görevlilerini mutlu etmek, emeklerinin değerini ve ekmeklerinin miktarını artırmak için harcadık.
Memur-Sen olarak genel toplu sözleşmeye ilişkin tekliflerimizi, ana gövdesinde “yüzdelik zam, enflasyon farkı, taban aylığa zam ve refah payı” bulunan dörtlü kombinasyon olarak oluşturduk. Mağduriyet giderici tekliflerin yanında memnun edici tekliflerin de yer aldığı kapsamlı genel toplu sözleşme teklifleri hazırladık. Eğitim-Bir-Sen olarak, “nöbet ücreti olmazsa olmazımız, nöbete ücret yoksa imza da yok” duruşunun yanında fazla çalışmaya ücret, üniversite idari personeline döner sermaye payı ve geliştirme ödeneği verilmesi, üniversite ödeneği oranlarının yükseltilmesi, ikinci öğretimde görev yapanlara ödenen fazla çalışma ücreti tutarının artırılması ve kapsamının genişletilmesi, Kredi Yurtlar Kurumu personelinin mali ve sosyal haklarında iyileştirme, hafta sonu kurslarında görev yapan personele fazla çalışma ücreti ödenmesi, fazla çalışma ücretindeki adaletsizliklerin giderilmesi, İLKSAN üyeliğinin ve üyelikten ayrılmanın isteğe bağlı olması, ikinci dönem toplu sözleşme kazanımlarının artırılarak devam etmesi başta olmak üzere, ek ders ücretinde ve saatlerinde artış, sınav ücretlerindeki adaletsizliğin giderilmesi, özel hizmet tazminatlarında artış, ek ders ücretlerinden gelir vergisi kesintisi yapılmaması, ek gösterge, eğitim kurumu yöneticilerinin mali haklarının yükseltilmesi, öğretmen dışı eğitim çalışanlarının öğretim yılına hazırlık ödeneğinden yararlanması, KYK’da görev yapan personele nöbet ücreti ve ek tazminat verilmesi, araştırma görevlilerinin mali, sosyal ve özlük hakları gibi, içeriği zengin, kapsamı geniş tekliflerimizi toplu sözleşme masasına taşıdık.
Toplu sözleşme sürecinin her anı, her aşaması “haklarımız için direnmek, hakkımız olanı kazanmak” duruşundan beslenen mücadeleyle geçti. İlk andan son güne kadar “kazanım üretmek” için mücadele ettik. Üyesinden genel başkanına kadar herkesin “kazanım üretmek için birlikte ve beraber hareket etmek” stratejisine bağlı kaldığı bir süreç geçirdik. Bu sürecin sonunda, genel toplu sözleşmeyle 43, hizmet kolu toplu sözleşmeleriyle 170, toplamda 213 kazanım elde ettik. Hizmet kollarının ve hizmet kolu toplu sözleşmelerinin önemini artırdık, kapsamını genişlettik. Kamu kurum ve kuruluşları ile yöneticilerine, sendikacılığın önemini anlama ve toplu sözleşmeye katkı sunma zemini oluşturduk. 3 Ağustos’taki ilk oturumdan 22 Ağustos’taki mutabakat metninin imza altına alındığı âna kadar bütün aşamalarında sendikacılığımızın adanmışlığını, sendikal liderlerin dik duruşunu, sendikalarımızın donanımını, üyelerimizin inanmışlığını, sendikal duruşumuzun doğruluğunu, eylemlerimizin yerindeliğini, söylemlerimizin kalitesini, tekliflerimizin gerçekliğini ve hakkı yansıtmasını sembolize eden resimlere sahne olan toplu sözleşme süreci; Memur-Sen’in ve bağlı sendikalarının hem örgütlü gücünü hem de toplu pazarlıktaki yüksek becerisini diğer sendika yöneticilerinin dahi gizliden gizliye itiraf etmek zorunda kaldığı bir şekilde tescillemiştir.
Kamu İşveren Heyeti’nin ilk teklifini yetersiz bularak ayağa kalktık ve bu teklifi müzakereye değer bulmadığımızı ifade ettik. Tekliflerimizde ısrarcı olduk ve kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerini, diğer mali haklarını, sosyal ve demokratik haklarını ayağa kaldıran bugüne kadarki en iyiyi toplu sözleşmenin altına imza attık, atılmasını sağladık. O kadar fazla kazanım elde ettik ki, bu yazının içeriğinde bütün toplu sözleşme kazanımlarını aktarma imkânı yok. Bu nedenle, hem genel hem de hizmet kolu yönüyle önemli ve önceliği bulunan kazanımları aktarmakla yetineceğim.
Önce genel toplu sözleşmeyle başlayalım. 2016 yılında (6+5 olmak üzere) toplamda yüzde 11,3, 2017 yılında (3+4 olmak üzere ) toplamda yüzde 7,12, iki yıllık toplamda ise yüzde 19,2 zam aldık. Genel toplu sözleşmeyle 2016 yılında kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerine yapılacak yüzde 6+5 oransal zam; kamu görevlilerinin geçmişten bugüne toplu pazarlık sürecinde tarafların imzasına bağlı olarak elde ettiği en yüksek zamdır. Bu, Memur-Sen’in, Memur-Sen’in sendikacılık anlayışının, dik ve kararlı duruşunun eseri olan bir rekordur. Kamu görevlileri emeklilerinin maaşlarına oransal zammın yanında Ocak 2016’dan geçerli olmak üzere -30 yıllık hizmet süresi bulunanlar için- 100 TL ilave zam yapılacak (Bu artış, Bakanlar Kurulu kararıyla 2015 Eylül ayından geçerli olmak üzere emekli maaşlarına yansıtıldı). Özel Hizmet Tazminatı Yansıtma Oranlarının 15 puan artırılması suretiyle gerçekleşen bu zam, emekli ikramiyelerinin de oransal zam kaynaklı artışa ilave 3.765 TL artmasını sağlayacak. Bu artışlar, en düşük emekli maaşında 1 yıllık toplamda yüzde 27,6 zam demektir. Enflasyon farkı (zammı) hükmüyle, maaş ve ücret artışlarını sigortalamayı da ihmal etmedik. Güvenceli istihdam ve kadro noktasındaki duruşumuzla, 4/C’li personel ve memur görevi yapan üniversiteli işçilerin kadrolu olmasının yolunu açtık. 2005 yılından sonra göreve başlayan kamu görevlilerine ilave bir derece verilmesi beklentisini kazanıma dönüştürerek, hem 290 TL’ye varan ilave zam aldık hem de bir adaletsizliğin giderilmesini sağladık. İbadet özgürlüğünün alanını genişleterek Cuma günleri öğle tatilinin ibadet hürriyetini engellemeyecek ve Cuma namazı vaktini de içine alacak şekilde düzenlenmesine yönelik ısrarımız karşılık buldu. Bu kapsamda, kamu görevlilerinin Cuma namazı konusunda yaşadığı sıkıntıları giderecek şekilde Cuma günü öğle arası süresi artırılacak.
Genel toplu sözleşmeyle elde ettiğimiz bu kazanımlarla bütün kamu görevlilerini memnun ederken, eğitim hizmet kolu toplu sözleşmesiyle de eğitim çalışanlarının takdirini kazandık, övgülerine mazhar olduk. Eğitim hizmet kolundaki kazanımlarımızın içerisinde ‘nöbet ücreti’nin ayrı bir yeri var. Diğer sendikaların alınabileceğine inanmadığı, manipülasyon ve gerginlik malzemesi yaptığı, üyelerimiz başta olmak üzere bütün öğretmenlerin hasretle beklediği ve hararetle istediği nöbet ücretini alarak tarihi bir başarının altına imza attık. Böylece, mesleki eğitim merkezleri de dâhil olmak üzere örgün eğitim kurumlarında fiilen nöbet görevini yerine getiren müdür yardımcıları ile öğretmenlere, 2016 yılında haftada 2 saat, 2017 yılında ise haftada 3 saat ek ders ücreti ödenecektir. Bu sayede, öğretmenlerimizin aylık gelirlerine ilgili yılların birinci ve ikinci altı aylık dönemleri itibarıyla, 2016’da 98 TL ila103 TL, 2017 yılında ise 159 ila 166 TL ilave brüt artış sağladık. Bir başka önemli kazanımımız, Bakanlıkça hafta sonu yapılan merkezi sınavlarda görev alan eğitim çalışanlarına, ek ders ücreti yerine ÖSYM ve diğer kurumlarca yapılan sınavlarda olduğu gibi sınav gösterge rakamına dayalı sınav ücreti ödenmesini elde etmek oldu. Bu kazanımla, sınavda görev alanlara 5 saat tutarında ek ders ücreti yerine, ilgili yılın altı aylık dönemleri itibarıyla, her oturum için 2016 yılında en düşük 141 TL ila 148 TL, 2017 yılında ise 152TL ila 158 TL sınav ücreti ödenecek. “Emek varsa ücret de olmalı” anlayışımızla, hafta içi mesai saatleri sonrası ve hafta sonlarında düzenlenen kurslarda görev alan memur ve hizmetli arkadaşlarımıza, fazla çalışma ücretinin iki katı tutarında fazla çalışma ücreti ödenmesi suretiyle ayda 163 TL’ye kadar ilave gelir elde ettik. Kredi ve Yurtlar Kurumu ile üniversitelere bağlı yurtlarda görev yapan personele ödenen fazla çalışma ücretinin bir kat artırılmasını ve bunun sözleşmeli personele de ödenmesini sağlayarak ayda 293 TL’ye kadar fazla çalışma ücreti elde ettik. Yabancı dil sınavlarında yazılı ve sözlü sınav komisyonlarında görev alan üyelere, her bir komisyon üyeliği için ayrı ayrı ücret ödenmesi kazanımı da bizim imzamızla sağlandı. Akademik personelin maaş ve ücretlerinde önemli bir yer tutan geliştirme ödeneği ödemesinin sona erme tarihinin 2017 olarak belirlenmesini sağlayarak, akademik personelin maaş kaybını önledik. Üniversitelerinde ikinci öğretim kapsamında fazla çalışma ücretinden daha fazla sayıda personelin yararlanmasını sağladık. İLKSAN dayatmasına bütünüyle son verdik. Bir önceki dönem toplu sözleşmesinde elde ettiğimiz isteğe bağlı üyelik kazanımına, isteğe bağlı olarak üyelikten ayrılma kazanımını ekledik. Böylece, rızaları dışında öğretmenlerimizin cüzdanına el atılması uygulamasına son verdik. Öğretim yılına hazırlık ödeneğinin 2016-2017 eğitim-öğretim yılında 1.000 TL, 2017-2018 içinse 1.050 TL olarak belirlenmesini sağladık. Biri töreden, diğeri terörden medet uman siyasetin destekçisi olan sendikal duruştan yoksun zihniyetin elde etmek bir tarafa teklif etmeyi bile aklına getirmediği kazanımları ve konuları, toplu sözleşme metnine dahil ettik.
Bu nedenle, özgüven ve kararlılık içerisinde 3. Dönem Toplu Sözleşmesi’nin, hem genel hem de hizmet kolumuz açısından bugüne kadarki “en iyi toplu sözleşme” hüviyetiyle tarihe geçtiğini gönül rahatlığıyla söyleyebiliyoruz. Toplu sözleşme; tavırlarımızla, gerektiğinde tepki gerektiğinde uzlaşma tarzımızla, hizmet kollarını ön plana çıkarma paradigmamızla, kamuoyu farkındalığı oluşturma çabalarımızla, cüzdana ve vicdana seslenen teklif ve kazanımlarımızla, ilk sosyal teşvik paketini hayata geçirme kararlılığımızla, mali, sosyal ve özlük hakları yanında kültürel haklar bakımından da daha mutlu kamu görevlileri, daha ileri bir demokrasi, daha güçlü devlet ve uzlaşma kapasitesi yüksek toplum vizyonumuzla tarihe geçmiştir. Bu sözleşmeyle, açık açık söyleyemeyip gizliden gizliye itiraf eden Kamu-Sen, KESK, İsmail Koncuk ve Lami Özgen de dahil herkes kazanmıştır. “Herkesin kazanmayacağı bir metne imza atmayız” iradesinin sonucudur bu.
Şimdi, yeni başlayanından kıdemlisine, görev başında olanından emeklisine bütün kamu görevlilerini, emeklilerini ve ailelerini memnun eden ve mutlu kılan toplu sözleşme metinlerinin altına imza attığımızı, Kamu İşveren Heyeti’ne de imza attırdığımızı anlatma zamanıdır. Şimdi, hükümetin ve Kamu İşveren Heyeti’nin “mali disiplin” ve “bütçe imkânları” söylemlerine teslim olmadığımızı, eğitim alanı dahil bütün kamu görevlilerimizin haklarını teslim aldığımızı başımız dik, alnımız ak olarak haykırma vaktidir. Gün, emeğimizin değerini artırdığımızı, ekmeğimizi büyüttüğümüzü, mali ve sosyal haklarımızı çoğalttığımızı, çalışma şartlarımıza ilişkin mağduriyetleri giderdiğimizi alanda dillendirme günüdür. Orta Vadeli Mali Plan’da öngörülen yüzde 3+3’lük zam oranını yüzde 100’e yakın oranda yükselttiğimizi, Merkez Bankası’nın enflasyona ilişkin en düşük, orta ve en yüksek oranlı tahminlerini fersah fersah aşarak, kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerini enflasyonu ezecek seviyeye çıkardığımızı, bugüne kadarki en iyi toplu sözleşmeyi imzaladığımızı herkese, her kişiye, her işyerinde anlatma sürecindeyiz. Kamu görevlilerinin, eğitim çalışanlarının rızasıyla ve o rızaya dayanan imzayla; kazanım sayısıyla, kazanımların içeriğiyle, toplu sözleşmenin kapsamının konu ve kişi bakımından artmasıyla yeni rekorların kırıldığı, ilk defa hayata geçecek kazanımların bulunduğu, kapsamlı, çok kazanımlı ve bol kazançlı bir toplu sözleşme imzalamanın verdiği güçle sahaya çıkmalıyız.
Örgütlenmemizi “kapımız ve gönlümüz herkese açık” ilkesiyle gerçekleştirirken, eğitim hizmet kolunda görev yapan kamu görevlilerini unvanlarına ya da sayılarına göre öncelemek ve ötelemek gibi daha önceki yetkili sendikaların sahaya sürdüğü “sendikal ayrımcılık” anaforuna düşmediğimizi ve toplu pazarlık sürecini “eğitim için ter döken herkes için ter dökmek” anlayışıyla yürüttüğümüzü ifade etmeliyiz. İki yılda bir kurulan toplu sözleşme masasıyla sınırlı kazanım elde etmeye odaklanmış dar sendikacılık ve toplu pazarlık anlayışımızın olmadığını geçmişten örneklerle seslendirmeliyiz. Kazanım üreten sendikal vizyonumuzu, kazanımlarımızı anlatmak için nefes tüketen sendikal misyonla desteklemeliyiz.
Eğitim-Bir-Sen’e yeni üyeler, soylu mücadeleye yeni neferler kazandırmak hedefiyle tüketeceğimiz her nefesin, nefsimizin ıslahına katkı sunması niyazıyla Allah yar ve yardımcımız olsun.
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Siyonizmin sponsorları da bedelini ödeyecek
Zorluklar dayanışmayla aşılır, sorunlar örgütlenerek çözülür
Örgütlü gücümüzle tarih yazıyor, yetkimizle kazanım üretiyoruz
Eğitim sisteminin ihtiyacı tamir mi, imar mı?
Salgın sürecinde bir fedakârlık örneği: Eğitim çalışanları
Hakkımızdan azına razı olmadık, olmayız
Pagan kültürden medet uman çağdaşlık
Kamu görevlisi devletin yükü değil, gücüdür
Yeni ufuklardan yeni umutlara
Paradigmalar sarmalında kadın ve emek
Denetim, kadavraya otopsi değil, hayata koruyucu hekimlik yapmaktır
Fedakârlıklarımızın ham maddesi ideallerimizdir
"Eğitim kovayı doldurmak değil, ateşi tutuşturmaktır"
Seçimimiz daha ideal bir eğitim düzeni içindir
Şiddet eğitimi tehdit ve tahdit ediyor
Yanlışı göstermek doğruyu görenlerin hakkıdır
Bir istiklal ve istikbal meselesi olarak öğretmenlik mesleği
Bugün için umut gelecek için müjdeyiz
Sıralama ve yerleştirme baskısı altındaki ortaöğretime yerleştirme serüvenimiz
Niceliğimizin büyüklüğünü niteliğimizin gücüyle besliyoruz
Yabancı dil öğretimi için önce öğretmen
Cefayla açılan yolu vefayla yürüyoruz
Özel öğretimin hâli ve sorunlarının halli
Tarihin öznesi olmak için paradigmayı değiştirmeliyiz
Millî Eğitim millî eğilime uymalıdır
Hikmet sırrına erebilen üstün zekâlı çocukları tanıma ve yetiştirme davamız
Büyük Türkiye hedefine inanmış 402 bin üyeyle yeni anayasa yolculuğu başlatıyoruz
Muhaciri olduğumuz dünyanın Ensarı olmak
"Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın..."
Öncü medeniyet davasında imam hatip okullarının önemi ve sorumluluğu
Hep birlikte hareketleneceğiz, bereketlenerek büyümeye devam edeceğiz
Kültür elçisi olarak misafir öğrenciler
'İnsanlığın son adası'nda mesuliyetimiz
Denetimin unvan, imkân ve yetki sorunu
Hayatı Hakk'a uydurmak için bismillah...
Hayatı Durdurmak Kimlerin İşine Yarar?
KYK Artık Sorunların Altını Değil Üstünü Çizmeli
Öğretmenler Neden 'Ek Dersi' Değil de 'Ek İşi' Tercih Ediyorlar?
Dünü Kuşanıp Yarını Kuşatacaklar Buluştu
Yüreği, Kavgası, Sevdası ve Kalemi Güzel Adam
Ya Cumhurbaşkanı Öğretmen Olsaydı!
'Akademik Zam' Yeni Hükümetin Önceliği Olmalıdır
Aynı Sorun Aynı Hata Aynı Tartışma
FATİH Projesi Mesleki Eğitimi Uçurabilir mi?
İmkânsız Diye Bir Şey Yoktur
İHH'ya Hasım Olanlar İsrail'e Hısım Olanlardır
Milli Eğitimin Çağı Dönüştürecek Projesi
YÖK, Teknik Öğretmenleri Duymalıdır
Şafak Pavey'in Merhameti Değil, Rosa Parks'ın Başarısı
Sendikacılığın Öğretmeni Erol Battal
Öğretmenler Zimmetle Karşı Karşıya!
Sayın Bakanım, Bürokratların Öğretmene Neden Zulmediyor?
MEB Hukuk Müşavirliği Başörtüye Serbestliği Hazmedemedi mi?
Onlar Çaresizliklerinden, Biz İse İnsanlığımızdan Utandık
Eğitim-İş’e Acil Şifalar Diliyorum
Kılık Kıyafet Özgürlüğü Eyleminde Dik Duranlar ve Dibe Vuranlar
MEB “Unutan iyileşir” Politikasını Bırakmalı
Milli Eğitim 100 Temel Eseri, Ertuğrul Günay İse Kendini Gözden Geçirsin
Sıddık Ertaş’ın Rosa Parks Duruşunu Kutluyorum
Devletin Sadık Kulları ‘Çiçek Olun’…
Statükonun Mankurtlaşmış Kibirli Bekçilerine
Vali Öğretmenleri Anladı Darısı Hükümete
Çığlıklar Feryada Dönüştü Çözüm: İl Emri
Eğitim-Bir-Sen Neleri Yapmadı?
‘Kamusal Alan’ Koca Bir Yalan!
Bakan Felaket Tellallarını Ters Köşeye Yatırdı
Bakan’ın İçi Burkulmuş, Biz ise Çileden Çıktık
Öğretmenler Bu Kez Himmet Değil Buğday İstiyor
Herkesi Eğitim Müfettişi Olmaya Davet Ediyorum
Bazı Eğitim Müfettişleri İstiklal Mahkemelerine Rahmet Okutuyor!
Özel Harekât Okullara Kaydırılsın (!)
Yalan Namertlerin Cesaretidir
Fişleyen Rektörü ve Dışlanan Doçenti Anlayabilmek…
Kurban Olarak Daha Kaç Okul Müdürü Lazım?
Şeflere “Ötanazi” Uygulanıyor
BT Öğretmenlerinin Sorunları Çözülebilir mi?
Sözleşmeli Yolluğunda Yanlışlar Zinciri!
Soru çözen öğrenciden sorun çözen insana
O, önde gidenlerin öncülerindendi
Fedakârlıklarımızın ham maddesi ideallerimizdir
Gelecek güzel günler bizim gayretlerimizle şekillenecek
İstiklâl ve istikbâl mücadelemiz
Bir halk destanı: 15 Temmuz
Müzakere kültürü
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ