Yaşadığımız sürecin perde arkasına bakıldığında, kazılan çukurlar, hendekler, terör örgütü PKK’nın hain saldırıları, Musul ve PYD meselesi, Filistin’de yaşanan, Arakan’da sahnelenen, Suriye’de devam ettirilen süreçlerin birer parçasıdır aslında.
Oyun, büyük oynanıyor; tezgâh büyük, oyuncular da büyük. Ama kendi planladıkları oyunun üzerinde Kadir-i Mutlak olan Allah’ın da bir planının olduğunu unuttular. Kurdukları tuzak başlarına geçti. Ancak yine de vazgeçmiş değiller ve yeni planlar, hain kumpaslarla etrafımızı çepeçevre sarmaya devam ediyorlar.
Şimdi o planlarını uygulamak için sahneledikleri ve döşedikleri yeni bubi tuzaklarını boşa çıkartmak ve oyunlarını bozmak zamanı.
Terör örgütlerinin toplum içerisinde korku, endişe ve panik havası oluşturarak halkı ve hükûmeti sindirmektir istediği. Bunu şimdiye kadar asla başaramadılar ve başaramayacaklar da. Ancak, bu tür tuzaklara, operasyonlara asla geçit vermeden birlik ve beraberlik içerisinde kardeşlik hukukunu da gözeterek, adalet duygusunu zedelemeden gerçekleştirilmelidir tüm temizlikler.
15 Temmuz darbe ve işgal girişimi sonrası, terör örgütü elemanlarının kamudan temizlenmesi ekseninde yapılan idari ve hukuki tedbirler, toplumun hemen her kesimince gerekli ve yerinde bulunmuştur. Ama bu tedbir ve girişimlerin, toplumun geniş kesimlerinin zan altında bırakılması neticesini ve mağduriyetlerin yaygınlık kazanacağı algısını doğuracak şekilde dikkatsiz ve özensizce yürütülmesinin sürece zarar vereceği de bir gerçektir.
At izini it izine karıştırmadan, masumların mağdur edilmesine fırsat vermeden yapılmalıdır bunlar.
Mazlum ve mağdur olduklarına inananların gidebilecekleri bir yer, sığınacakları bir liman olmalıdır. Sicim gibi boşalan gözyaşlarını silecek merhamet eli, fırtınalar kopan yüreklerine ferahlık verecek gönül eri olmalıyız. Bir can simidi atabilecek iken, denize düşen niçin yılana sarılmalı?
Unutmayalım, yalnızca söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur insanoğlu.
İdam kararı verilenlere bile son sözleri sorulurken, İstiklal Mahkemelerinde yaşanan ‘sanığın idamına, belge ve bilgilerin bilahare toplanmasına’ mantığıyla, ne ile suçlandığını bile bilmeyenlerin açığa alınması veya memuriyetten ihraç edilmesine anlam verememektedir toplum.
Kamu görevinden çıkarma gibi bireysel ve toplumsal sonuçları ağır olan işlemler tesis edilmeden evvel ayrıntılı ve özenli bir teknik incelemenin yapılması değil midir doğru olan.
Açığa almalar veya ihraçlarda aceleci olan idarenin, masum oldukları belirlenen kişileri göreve iadede niçin aynı hızla hareket etmediği sorgulanıyor tabanda ve toplumda.
FETÖ/PDY tarafından istismar edilmiş kişilerin mağduriyetine neden olunmaması, terörle mücadele sürecinin geleceği açısından son derece önemlidir.
Hainlerin temizlenmesi ve hak ettikleri cezanın verilmesi, 241 şehidimize, gazilerimize ve 80 milyon vatan evladına borcumuzdur. Bunu yaparken bir tek masumun bile zarar görmemesi için azami özen ve gayretin gösterilmesidir çabamız. Bu özeni göremediğimizdendir tepkimiz.
Adalet topaldır ama gideceği yere yavaş da olsa mutlaka ulaşır. Ancak, unutmayalım ki, geciken adalet, adalet değildir.
İstiyor ve bekliyoruz ki, adalet gecikmesin, mağduriyet oluşmasın, hainler kamuda barınmasın.
Bunun olabilmesi için ilgililer, yetkililer bir cerrah titizliğiyle hareket etmeli, akla kara birbirine karıştırılmadan kılı kırk yarmalıdır. Bütün bunları da, adaletin adalet olabilmesi için, fazla zaman geçirmeden yapmalıdır.
Sendikacılığın öğretmenlerinden merhum Erol Battal’ın deyimiyle, ‘Gelecek güzel günler, bizim gayretlerimizle şekillenecektir.’
Soru çözen öğrenciden sorun çözen insana
O, önde gidenlerin öncülerindendi
Fedakârlıklarımızın ham maddesi ideallerimizdir
Gelecek güzel günler bizim gayretlerimizle şekillenecek
İstiklâl ve istikbâl mücadelemiz
Bir halk destanı: 15 Temmuz
Müzakere kültürü
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ