Haber
2011-12-12 09:04:41
VESAYETİN YENİ(K) BORAZANCILARI

 

Kaybettikçe daha da marjinalleşen, marjinalleştikçe akıl ve izanla mesafesi daha da açılan fikir firarileri, yasakları fiilen kaldıran sivil itaatsizlik eylemimiz üzerinden ideolojik körlüğünü yeniden ilan etmiştir.

 İdeolojik hezeyanları üzerinden “günün şartlarına uygun sendikacılıkla” itham ederken, aslında Memur-Sen’in günün şartlarını kabul etmeyen/değiştiren sendikal vizyonundan rahatsızlıklarını ortaya koyuyorlar. Kendilerini de ağır bir makyajla “emekten, barıştan ve demokrasiden yana toplumsal güç olarak” tanımlamışlar. Emekçilerin ekmek teknelerini tarumar etmek ne zamandan beri emekten yana tavır koymak sayılıyor.

Kamu görevlilerinin, 1980 askeri darbesi ürünü militarist anlayışın dayattığı kılık-kıyafet yasaklarıyla daha doğrusu sivil üniformalarla kamu hizmeti sunmak zorunda bırakılmasından rahatsız olmamız, sivil itaatsizlik anlayışıyla “biz darbe ürünü yasakları yok sayıyoruz” diyerek kılık-kıyafet özgürlüğünü hayata geçirmemiz, mağduru olduklarını iddia ettikleri darbenin mimarlarıyla aynı bakış açısına sahip olmaktan rahatsız olmayanları şüphesiz rahatsız eder. Gerçekten de, millet iradesine, milletin değerlerine, milletin huzuruna ve toplumsal barışa açtıkları savaşı gizlemek için kullandıkları sendikal örgüt örtüsünü kaldırdıklarının farkına varamayacak kadar rahatsız oldular.  Özgürlük adına boyun eğmememize çamur atmak isteyenlerin, gizliden gizliye destekledikleri darbecilerin bile aklına gelmeyecek alanlara çekme gayretindekilerin milletimizin medeniyet mefkuresine, milletimizin dinine tahammülsüz ve sendikal açıdan hükmünü tamamen yitirmişler topluluğu olduğunu biliyoruz.

İnancını giyimine yansıttığı için bu ülkenin üniversitelerinin kapılarından içeri alınmayan genç kızlarımıza, başörtülü olduğu için görevlerine son verilen emek-ekmek mücadelesinin dışına itilen kadın kamu görevlilerine yapılanlar karşısında üç maymunu oynamayı tercih edenlerin dün olduğu gibi bugün de kadın emeğine, kadın kimliğine saygı göstermemeleri; inançları, özgürlükleri, kimlikleri için bedel ödemeyi onur sayan bizler ve bizim gibi düşünenler için tahminlerin doğru çıkması anlamı taşıyor.

Kadın denildiğinde aklına “beden”den başka bir kavramın gelmediği bu zihniyetin bildik temsilcileri; kamu görevlilerini kandırılmaya müsait bireyler, sendikaları da siyasi partilerin gölgesine muhtaç eklenti örgütler olarak gördüğünü de itiraf etmektedir. Gerçektende, ülkenin bir bölgesini siyaset alanı olarak belirleyen bir siyasi partinin gölgesi altında mitingler/gösteriler ve eylemler yapan bu sendikamsı örgütler, emek hareketi olmak yerine emeği ve emekçileri istismar merkezi olmayı tercih etmiştir. Bu bakımdan, kişi herkesi kendi gibi bilirmiş sözünü doğrularcasına, örgütlü mücadelelerinin temelini kamu görevlilerini kandırmaya ve yanaşması olacakları bir siyasi parti zemini aramaya teşmil ettiklerini itiraf etmelerine vesile olmaktan mutluyuz. Kamu görevlilerinin itibar ettikleri duruş ve tercihlerin ortaya koyduğu bugünkü tablo, kendisini özgürlük hamisi gibi göstermeye çabalayan sendikamsı yapının gerçek yüzünü kamu görevlilerinin yıllar önce keşfettiğini gösteriyor.

Kaynağı millet olan 12 Milyon 300 bin imzayı, darbe ürünü bir Yönetmeliğin butlanla malul hükümlerine mahkum etmeye yeltenen bu zevatın selefleri; kılık-kıyafet yönetmeliğine kadın kamu görevlileri için “pantolon” ifadesi eklemeyi özgürlük zaferi olarak ilan etmişlerdi. Ancak, aynı dönemde kadın kamu görevlilerinin başörtüsü nedeniyle devlet memurluğundan çıkarılmasını, resmi ideolojinin kadın giyimine ilişkin modeli ile başörtüsünün örtüşmediği gerekçesiyle günün şartlarına uygun bir tavır olarak görüp sessiz kalmışlardı.  Şimdi, herkesi kendileri gibi balık hafızalı sanıp bunun unutulduğunu sanıyorlar.

Biz, milletimizin ve ülkemizin tarihine darbeler, muhtıralar ve vesayet iklimleri üzerinden bulaştırılan bütün kirleri temizlemeye, bütün yasaklara son vermeye talibiz.  28 Şubat’la hesaplaşmamız, YÖK’e ve kararlarına karşı duruşumuz, Milli Güvenlik dersine karşı çıkışımız, katsayı adaletsizliğine direnişimiz, toplu görüşmeye sırt dönüp toplu sözleşmeyi adres gösterişimiz,  kesintisiz sekiz yıllık eğitim dayatmasına son verişimiz bu talipliğin somut görünümleriydi. Milleti vesayet mahkumu yapan anayasanın ruhunu inciten anayasa değişikliklerine “Toplu Sözleşmeye de Toplumsal Sözleşmeye de Evet” kampanyasıyla desteklerken de, derin devletin yazdığı anayasayı hükümsüz kılıp kadim milletin yazacağı yeni anayasayla millet iradesinin hüküm süreceği özgür, demokratik ve sivil Türkiye mücadelemiz de bu talipliğin gereğidir. Biz, Anayasa değişikliğine Evet derken, tek mağdurunun kendileri olduklarını iddia ettikleri darbeyi kutsayan Anayasanın değişmemesi için örgütlerini harekete geçirenlerin; özgürlük, emek, demokrasi ve sendikal mücadele konusunda sözleri de sözlükleri de artık hükümsüzdür. Bize saldırıları da, bu hükümsüzlüğü artık kendilerinin de idrak etmesinden kaynaklanıyor. “Biz bir şey yapmıyoruz, bir şey yapamıyoruz” o zaman durumu değiştirenlere, yasaklara son verenlere, darbe ikliminin hükmünü bitirenlere sataşalım ve savaş açalım, kararına vardılar. Bu kararları onlar için, ışığa kanat çırpan kelebeğin idrakinden bile yoksun oldukları gerçeğiyle yüzleşmeye vesile olacak.  Bu ülkenin insanlarına, kamu görevlilerine hayatın bütün alanlarında özgür olmayı çok gören bu ikiyüzlü yapı, bakın gerçek yüzünü ve mevzisini ortaya koyuyor.

Bu noktada, sendikal misyonu sona ermiş bu sendikamsı örgütün bize saldırmayı hedefleyen açıklamasının kirli zihinlerine rağmen doğruyu ifade eden bir yönünü de ifade etmemek haksızlık olur. Açıklamanın başlığında yer verilen “Memur-Sen’in Yaptığı “Kılık-Kıyafet Serbestliği” Tartışması Özgürlük Talebi Değildir” ifadesi el hak doğrudur. Biz kimseden ama hiç kimseden özgürlük talep etmiyoruz var olduğuna tereddütsüz inandığımız kılık-kıyafet özgürlüğümüzü, Resmi Gazete’de yayımlanacak bir Yönetmeliğin hükmünün yazılmasını beklemeden hayata geçiriyoruz. Çünkü, özgürlüğün talep edileceğine değil ona doğuştan sahip olanlarca ve var olması için mücadele edenlerce bizzat yaşanacağına inanıyoruz.

 

 

 

                                                                                

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen