Haber
2016-10-14 10:06:22
İslam Dünyasında Sendikacılık' Uluslararası Sempozyum başladı

İslam Dünyasında Sendikacılık' Uluslararası Sempozyum başladı

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Gelir dağılımında adaletin sağlandığı, daha adil, daha insani, daha huzurlu ve barış içerisinde bir dünya için sorumluluk almalıyız. Emekçilerin ve sendikal hareketin sorunlarını istişare edecek, ortak çözümler üretecek bir mekanizmayı İslam İşbirliği Teşkilatı altında oluşturmalıyız” dedi.
 

 “İslam Dünyasında Sendikacılık” Uluslararası Sempozyum, Memur-Sen ve SESRIC öncülüğünde İstanbul’da başladı. 58 ülkeden 116 konfederasyon yöneticisinin katıldığı ve üç gün sürecek sempozyumun açılışında, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, SESRIC Genel Direktörü Büyükelçi Musa Kulaklıkaya ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu birer konuşma yaptılar.

Genel Başkan Ali Yalçın, dünyanın birçok ülkesinde yaşanan savaş, açlık, yoksulluk ve büyük dramlara dikkat çekerek, Türkiye’nin merhamet diplomasisiyle dünyaya örnek olduğunu vurguladı. “Gelir dağılımında adaletin sağlandığı, daha adil, daha insani, daha huzurlu ve barış içerisinde bir dünya için sorumluluk almalıyız” diyen Yalçın, programa katılan konfederasyon temsilcilerine, “Emekçilerin ve sendikal hareketin sorunlarını istişare edecek, ortak çözümler üretecek bir mekanizmayı İslam İşbirliği Teşkilatı altında oluşturmalıyız” çağrısında bulundu.

Dünyanın farklı coğrafyalarından gelen sendikacılarla sendikal hareketin sorunlarını tartışmak için bir araya geldiklerini belirten Yalçın, “Tüm sendikalarımıza, emek mücadelesinde ortaklaşmak, ortak sorunlarımıza birlikte çözüm yolları aramak ve aramızda iş birliği imkânlarını konuşmak için davetimize icabet ettiklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Sizleri, ülkemizin en fazla üyeye sahip konfederasyonu olarak, 1 milyon üyemiz adına selamlıyorum” şeklinde konuştu.

Konuşmasında, 15 Temmuz kanlı darbe girişimine de değinen Yalçın, şunları söyledi: “Sizleri üç ay önce bir darbe kalkışmasını milletin mücadelesiyle bastıran bir ülkenin ferdi olarak selamlıyorum. Fetullahçı Terör Örgütü 15 Temmuz’da tarihimizin en karanlık ve en kanlı darbe teşebbüsünü gerçekleştirdi. Maymuncuk olarak kullandıkları eğitim faaliyetleri yoluyla milletimizi maddi ve manevi olarak sömürdüler. Elde ettikleri gücü yurt dışındaki işbirlikçileriyle milletimize silah olarak kullandılar. Himmet yalanıyla milletten gasbettikleri paraları ülkemizin aleyhine kullanmaktan geri durmadıkları gibi, beyinlerini yıkadıkları üniformalı teröristleri milletimize kurşun atan ve bomba yağdıran birer makineye dönüştürdüler. Fetullahçı Terör Örgütü tankları, silahları ve uçakları imanlarıyla durduran bir halk olduğunu düşünmemişlerdi. Bu kanlı darbe girişimi neticesinde 241 vatandaşımız şehit, 2 binden fazla vatandaşımız ise gazi olmuştur. Rabbim şehitlerimize rahmet etsin. Rabbim bir daha böyle bir olay yaşatmasın.”

Terör tüm dünyayı hedef alıyor

Türkiye’nin terör örgütü PKK ile de mücadele ettiğini kaydeden Yalçın, “Terör örgütleri hem dünyanın hem de ülkemizin önemli bir sorunudur. Masum insanları katleden DEAŞ, Boko Haram, El Kaide, FETÖ, PKK, YPG-YPJ terör örgütleri arasında ayrım yapmadan hepsini şiddetle kınıyoruz. Terör örgütlerinin adı ayrı olsa da, hepsi aynı amaca hizmet etmektedir ve insanlığın ortak düşmanıdır. Ülkemizin bir bölgesinde terör örgütü PKK emekçilerin çalışma hakkını engellemekte, sağlık hizmeti veren ambulanslara ve hastanelere bombalar atmakta, okulları yakarak ve karne alan öğrencilerin bulunduğu sırada okulları bombalayarak, yalan ihbarlarla çağırdığı polisleri ve sağlık çalışanlarını katletmektedir. Sonra da ülkemizden bazı sendikalar PKK’nın yaptığı katliamları izleyerek bunları sanki devlet yapmış gibi uluslararası sendikalara raporlar göndermektedir. Terör örgütünü temize çıkarmak için uluslararası sendikalara yalan ve yanlış bilgiler aktaran sendikalar konusunda hepimizin duyarlı olması gerekir” diye konuştu.

Umran kızımızın fotoğrafı vicdan sahibi olanlara çok şey söylüyor

“Dünyamız son yıllarda büyük buhranlar geçiriyor” diyen Yalçın, şöyle devam etti: “İnsanlık, yaşadığı sorunlar nedeniyle büyük imtihanlar yaşıyor. Dünyanın birçok ülkesinde savaş, açlık, yoksulluk ve büyük dramlar yaşanıyor. Yaşanan savaşlarda yüz binlerce insan hayatını kaybederken, savaşın yıkıcı etkisi hayatın her alanına sirayet ediyor. Dünya geçmişte yaşadığı acı tecrübeleri sanki yeniden yaşamaya mecbur bırakılıyor. Kavimler göçünü hatırlatan mülteci göçleri yaşanıyor. Yanı başımızdaki Suriye’den göç eden yaklaşık 3 milyon kardeşimizi bizler ülkemizde ağırlarken, kimi ülkeler sınırlarına iki kat tel örgü çekerek insanlığın utanç levhalarını örüyorlar. Kimi ülkeler milyonlarca mülteciyi misafir ederken, Macaristan ise bin 294 mülteciyi kabul etmek için referanduma giderek utanç verici tavırlar gösteriyor. Halep’te atılan bombaların enkazından çıkan Umran kızımızın fotoğrafı vicdan sahiplerine çok şey söylüyor. Bir balina için ayağa kalkan dünya, bedenleri sahile vuran Aylan bebekleri ülkelerine almamak için olmadık işler yapıyorlar.”

Zulümleri ve ölümleri normal göremeyiz

Dayatılan küresel sisteme tepki gösteren Ali Yalçın, “İnsanların hayatlarını terör saldırılarında kaybetmesini paranın değer kaybetmesinden daha önemsiz görenlerin güç dengelerini belirlediği bir dünyaya mahkûm edilmek isteniyoruz. Kadınların, çocukların, yaşlıların, gençlerin vahşet ve zulüm görmesini, öldürülmesini normal karşılamamız bize dayatılıyor. Eğer insanlık değerlerimiz ölmediyse, kalbimiz taşlaşmadıysa biz zulümleri ve ölümleri normal göremeyiz, görmüyoruz. New York borsasında şirket hisselerinin değerinin düşmesi, Aylan bebeklerin, Muhammed Attaların, Alilerin cansız bedenlerinin yere düşmesinden daha fazla gündem oluyor. Küresel şirketlerin yıllık kâr-zarar açıklamaları, insan haklarına, insan onuruna yönelik ihlal raporlarından daha çok ilgi çekiyor. ABD Merkez Bankası’nın faiz kararı, mültecilerin büyük denizlerde çıktıkları yollarda ne olduklarından daha çok merak ediliyor. Dünyanın birçok Müslüman ülkesinde öldürülen insanlar, insani sorun olarak değil, istatistiklere giren rakamlar olarak kabul ediliyor” ifadelerini kullandı.

Dayanışmayı artıran yeni iş birlikleri yapmamız zaruridir

Yalçın, dünyanın böyle ağır sorunlara bağlı krizler yaşarken sendikal hareketin de kriz yaşadığını, günümüzde sendikal hareketin hem nitelik hem de nicelik olarak gerilediği bir dönemi yaşadıklarını dile getirerek, şöyle konuştu: “Son otuz yıldır tüm dünyada, sendikalı çalışan sayısında önemli ölçüde azalmalar görülmektedir. Sendikalaşma oranlarının görece yüksek olduğu Avrupa Birliği üyesi ülkelerde bile sendika üye sayısında azalma dikkat çekicidir. Neredeyse dünya sendikal hareketinin tek ortak noktası üye kaybetmek, siyasette ve ekonomideki ağırlığını kaybetmektir. Bu nedenle uzun süredir sendikal hareket bir krizle karşı karşıyadır. Yapısal değişimler sendikal hareketin işverenler karşısındaki pazarlık gücünü zayıflatmaktadır. Sendikal harekette yaşanılan bu olumsuzluklara bir cevap üretmek zorundayız. Bu noktada, sendikalar olarak uluslararası dayanışmayı artıran yeni iş birlikleri yapmamız zaruridir. Bu iş birliklerini yaparken bizim temel birtakım ilkelerimiz olduğunu buradan ifade etmek isterim. Sendikal dayanışmaya, ülkeler arasındaki güçlü olanın zayıf olana baskısı yerine, karşılıklı dayanışma ve iş birliği çerçevesinde eşit bir ilişki olarak bakıyoruz. Memur-Sen olarak, sendikal ilişkilerde önde olmak yerine yan yana yürümek ve tecrübelerimizi paylaşmak ana ilkemizdir. Bu çerçevede ortak eğitim ve paneller yapmak, ortak sorunlarımızı tartışarak ortak çözümler bulmak ana hedefimizdir.”
 

Yerel olduğu kadar küresel de düşünmek zorundayız

Geleneksel sendikacılık modelinin bugün yaşanan sorunlara çözüm bulmadığı gibi, sendikal krizin aşılmasında da yetersiz kaldığını vurgulayan Yalçın, “Sendikalar güç kaybettikçe sorunlarla baş etme mücadelesi de azalmaktadır. Sendikal hareket yeni gelişmelerin ürettiği sorunların çözümüne uygun stratejiler geliştirmelidir. Sendikal hareket önemli tehditlerle karşı karşıyadır. Ancak, yaşanan dönüşüm, sendikalar açısından tehdit olduğu gibi iyi yönetilirse fırsata da dönüştürülebilir. Özellikle küresel ekonomik krizler tüm dünyada sendikacılığın temel amaçlarından olan eşitlik ve adalet ilkelerinin önemini artırmıştır. Sendikal hareketin yaşadığı krizde, yapısal şartların değişmesi kadar, bu şartlara cevap üretmede sendikaların yetersiz kalmasının da etkisi olduğu göz ardı edilmemelidir. Emek hareketinin yaşadığı ortak sorunlar karşısında, sendikacılık hareketi yerel olduğu kadar küresel de düşünmek zorundadır. Bu zorunluluk sadece kendi yerel gündemlerini takip eden değil, küresel değişimi öngörebilen ve bu ölçekte alternatif stratejiler geliştirebilen sendikal anlayışı elzem hale getirmektedir. Yaşanılan sendikal krizde sendikalara düşen görevler de vardır. Sadece ücret sendikacılığı yapmak, uzlaşmaya kapalı olmak ve tüm dünyada yaşanan değişimleri ıskalamak sendikacılığı geriletir. Bu nedenle, Memur-Sen olarak, sendikal anlayışımız, üyelerine hizmet üreten, sosyal diyaloğu esas alan, söz karar ve yetkinin üyesinde olduğu bilinciyle hareket eden, yeniliklere açık olan, uluslararası çalışma standartlarının uygulanmasını esas alan bir sendikacılıktır” değerlendirmesinde bulundu.

Daha adil bir dünya için sorumluluk almalıyız

Herkes için adil bir dünya düzeninin kurulması için mücadele verdiklerini ifade eden Yalçın, “Bunu sadece kendi ülkemiz için değil, tüm dünya için talep ediyor ve bunun mücadelesini veriyoruz. Dünyanın küreselleştiği ve iletişim imkânlarının arttığı bir ortamda insanca yaşam hakkını sadece kendimiz için talep etmek ‘bireysel konfor’ talebi olacaktır. Kim olduğu, neye inandığı, nasıl olduğu, nerede yaşadığı önemli değil, herkesin insan olarak değerli olduğu ve çalışma hayatında insanca bir yaşama kavuştuğu bir dünya hepimizin ortak hedefi olmalıdır. Gelir dağılımında adaletin sağlandığı, daha adil, daha insani, daha huzurlu ve barış içerisinde bir dünya için sorumluluk almalıyız. Konfederasyonlar olarak yarınından kaygı duyan değil, geleceğe güvenle bakan insanların olduğu bir dünya için güçlerimizi birleştirmeliyiz. Emek örgütleri olarak, yasaklanan, sınırlanan, sömürülen değil, sendikal hak ve özgürlüklerini kullanan, emeğin hakkını aldığımız bir çalışma hayatı düzlemi için hep birlikte sesimizi yükseltmeli, sözümüzü birlikte söylemeliyiz” dedi.

Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Düzgün iş, insan onuruna yakışır ücret noktasında hak arayışını sadece ülkelerimizle sınırlı bir alana hapsedemeyiz. Emeğin örgütlü gücünü ulusal zeminlerde sınırlı tutarsak, küresel sermayenin karşısında direnemeyiz. İnsan hak ve özgürlüklerine, demokrasiye, adil gelir dağılımına, insanca yaşamak için gereken şartlara dair çabalarımızı sadece kendi ülkelerimizin sınırları içerisine hapsedemeyiz. Dünya sendikal hareketinin ve uluslararası sendikaların güven bunalımı yaşadığı bir dönemde sendikal mücadeleye ve emeğin hak arayışına yeni bir ses olmalıyız. Sermayenin ve işverenlerin birleştiği bir dönemde tek başımıza mücadele etmek yerine uluslararası dayanışmamızı artırmalıyız.”
 
Ortak çözümler üretecek bir mekanizmayı İslam iş birliği teşkilatı altında oluşturmalıyız

Kalıcı çözümler için yeni bir mekanizmaya ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken Yalçın, “Kur’an-ı Kerim’de Şura Suresi’nin 38. Ayeti’nde, ‘Onlar işlerini aralarında istişare ile yaparlar’ buyurulmaktadır. Bu çerçevede bugün buraya istişare yapmak, tanışmak ve bundan sonra da ilişkilerimizi geliştirmek üzere toplandık. Ayrıca emeğin ve sendikal hareketin sorunlarını istişare edecek, ortak çözümler üretecek bir mekanizmayı İslam İşbirliği Teşkilatı altında oluşturmalıyız. Bu önemli ve acil bir ihtiyaçtır. Uluslararası sendikal yapıların sorunlarımıza yeterli duyarlılıkta yaklaşmadığını görüyoruz. Birçok olayda İslam ülkelerine uygulanan çifte standarda şahit oluyoruz” diye konuştu.

 

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen