26 Şubat 1992, tarihe kara bir sayfa olarak geçen katliamlardan birine sahne olmuştur. Ermeni çeteleri, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında insanlığa karşı suç işlemiş, yaşlı, genç, çocuk demeden yüzlerce masum insanı hunharca katletmiştir.
Çeyrek asır önce yaşanan soykırım sonucunda 83’ü çocuk, 106’sı kadın ve 70’i aşkın yaşlı olmak üzere, toplam 613 Azeri vahşice öldürülmüş, 487 kişi ağır yaralanmış, bin 275 kişi ise rehin tutularak her türlü zulme, işkenceye tabi tutulmuştur.
Bu zulme sebep olanlarda bugün bile bir pişmanlık alametinin görülmemesi, barış, insan hakları ve medeniyet anlayışı bakımından içine düştükleri sefaleti bütün açıklığıyla göstermektedir. Ne yazık ki, dünya kamuoyu ve Birleşmiş Milletler dahil uluslararası kuruluşların gösterilmeyen veya göstermelik kalan tepkisi uzun zamandır katil ve zalimleri cesaretlendirmektedir. Dünyanın birçok yerinde özellikle ve daha çok Müslüman coğrafyalarda zulüm, işgal, savaş ve katliamlar en yakıcı, yok edici yüzü ile sistemli olarak sürmekte, sürdürülmektedir.
Emperyalist devletlerin azgın iştahları masum insanlara kıymakta, ülkeleri işgal etmektedir. Hocalı’daki katliamda da bu şekilde tezgâhlanan bir egemenlik oyunudur. Bu oyunlar neticesinde insanlık sadece medeniyeti oluşturan üst değerlerini değil, aynı zamanda ahlakî, vicdanî boyutlarıyla en temel değerlerini de yitirmiştir. Zalimlerin, tahakkümü altına aldıkları veya almak istedikleri mazlum kitleleri acımasızca ölüme sürükledikleri kanlı, kirli çağın en mağdur tarafları, sayıları milyonları bulan kadınlar, yaşlılar, çocuklar olmaktadır. Bütün bunlar dünya tarihinin en ibret verici zulmü ve insanlık utancı olarak hafızalarda yer edinirken, Hocalı katliamı ve benzerleri tarihe birer kara leke olarak geçmiştir.
Hocalı’da alçakça katledilen kardeşlerimizin acısını yüreğimizde hissettik, hissediyoruz. Biz açık bir saldırı ve işgale karşı elbette kendimizi, toprağımızı savunacak ama asla düşmanlarımız gibi mütecaviz olmayacağız. Çünkü bizler Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi, savaşın gerçek manada düşmana benzemekle kaybedileceğini biliyoruz. Kendi dışındakileri yok ederek var olan bir millet ve ümmet değiliz, olmayacağız. Ahlak anlayışımız, inancımız, kişiliğimiz buna müsaade etmez. Ayrıca acıları yarıştırma, ‘sen yaptın, ben yapmadım’ çekişmeleri içinde katliama yol açanların gerçek kurgusunu görememe yanlışı içine de düşmeyeceğiz.
Hocalı katliamını yapanları, bu ve bütün katliamları karanlık siyasi hesapları için olağan görenleri lanetliyoruz. Ermenistan, işgal altında tuttuğu Karabağ’dan kayıtsız şartsız çekilmeli; katliamın sorumluları, işledikleri insanlık suçunun hesabını uluslararası yargı organları önünde vermeli ve gereken cezaya çarptırılmalıdır.
Eğitim-Bir Sen olarak, bu acıları unutmayacak, hatırlatacak ve zulme karşı mazlumdan yana duruşumuzu sürdüreceğiz. Zulümle payidar olunmayacağı düşüncesiyle sadece Hocalı’da değil, Halep’te, Musul’da, Gazze’de, Arakan’da, Bosna-Hersek’te, Doğu Türkistan’da, bütün mazlum coğrafyalarda er geç mazlumların ahının yerde kalmayacağına ve zalimlerden hesap sorulacağına olan inancımızı, bu yöndeki azmimizi, umudumuzu asla kaybetmeyeceğiz.
Hocalı katliamı ve Karabağ’ın işgali sırasında şehit olanlar başta olmak üzere, dünyanın dört bir yanında zulme uğrayanların acısını acımız kabul ediyor; dün gibi tazeliğini koruyan acıların bir daha yaşanmaması için vicdan sahibi herkesi sesini yükseltmeye, insanlık adına, adalet adına çaba göstermeye çağırıyoruz.