Haber
2014-11-09 09:05:23
DEMOKRASİ ŞÖLENİMİZİ GERÇEKLEŞTİRDİK

4.’nci Olağan Genel Kurulumuzun şehrimize, eğitim çalışanlarına ve sendikamız için hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ediyorum.

Sendikal mücadelemize şimdiye kadar emek veren, kurucu genel başkanımız, çağın soylu adamı merhum Mehmet Akif İnan başta olmak üzere ahirete irtihal eden tüm emektar abi ve kardeşlerimizi çile yolculuğunun sonunda Rablerinin katındaki dingin makamlarında rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

 

 

Değerli dostlar,

 

Bizler; Necip Fazıl’ın Çileli yolculuğuyla başlayan, Mehmet Akif İnan’ın tenha sözlerini kendine azık eden, Nuri Pakdil’in klas duruşuyla sendikacılığa asalet katan, İsmet Özel’in bir Yusuf masalıyla kimi zaman gömleği arkadan yırtılan, Sezai Karakoç’un diriliş muştusuyla gelecek her güne umutla bakan tarihin kültürel derinliklerinden şiirle, edebiyatla süzülerek gelmiş aksiyoner bir teşkilatız.

Eğitim-Bir-Sen, Mehmet Akif İnan’ın “Türkümüz dünyayı kardeş bilendir/Gökleri insanın ortak tarlası” dizelerindeki kuşatıcılıkla 14 Şubat 1992’de kabına sığmayan yaralı bir bilinçle Allah’ın ayetlerine sığınarak yola çıkmış, ülke sevgisine meftun, millet iradesine karşı hazırun bir insiyakle, 76 milyonun kardeşliğini hedefleyen, özelde eğitim çalışanlarının genelde ise milletimizin hak ve menfaatlerini, insanlığın huzurunu önceleyen, zulmün dim dik karşısında, mazlumun hemen yanı başında bir teşkilattır.

 

Olan ile olması gerekenin arasındaki kavganın 23. yıldönümüne gün sayan soylu mücadelemizde alnımız ak, başımız dik, Anadoluya özgü ve hep özgür bir şekilde; kadim medeniyetimizin yeniden inşa ve ihya hareketini sürdüren Eğitim-Bir-Sen, ‘Yedi Güzel Adam’dan biri olan Kurucu Genel Başkanımız merhum Mehmet Akif İnan’ın dediği gibi, “Hangi düşüncede olursa olsun, hangi fikir kampı içerisinde yer alırsa alsın, onun bir insan olarak kabul görmesi lazım. İnancından dolayı horlanmaması lazım. İsterse benim inancımın tam zıddı olsun. Ben ona da hakkı hayat tanınmasının kavgacısıyım” demeye, hakkın ve haklının yanında durmaya devam etmektedir.

Bizler, bu inanç ve bilinç ile yola çıkmış, sayısal çoğunluklara aldanmamış, davasını nicelikle kabartmış iri bir sendika değil, nitelikle yoğurmuş büyük sendika olmak yolunda üye sayımız kaç olursa olsun, kuruluş felsefesine sadık kalmış, özlük ve özgürlük mücadelesini hakkıyla yerine getirmede rüştünü ispat etmiş bir teşkilatız.

Sadece üyelerinin sorunlarına değil, ülkesinin ve insanlığın problemlerine de duyarlı, kıblesi belli, dümeni sağlam, iradesi hep teyakkuzda teşkilatımızın 14 Şubat 2015’te 23. kuruluş yıldönümünü İnşallah hep beraber kutlayacağız.

Bundan 22 yıl önce yedi inanmış adamın diktiği körpe filiz, bugün tüm Anadolu’yu saran, kucaklayan gölgesinde insanını ağırlayan ulu bir çınara dönüşmüştür.

Ben bu vesileyle gecesini gündüzüne katan, adanmışlık örneği ile Eğitim-Bir-Sen ailesini güçlü kılmak için ter döken, emekleri ve fedakârlıkları karşısında saygıyla eğildiğim bütün arkadaşlarımıza, teşkilatımızın yöneticilerine, ilçe ve işyeri temsilcilerimize, bütün üyelerimize teşekkürlerimi iletiyorum.

 

 

 

 

Değerli Dostlar,

Örgütlü toplum; demokratik, katılımcı, çoğulcu ve güçlü toplumdur. Bir ülkenin örgütlenme katsayısının yüksekliği, doğru çözümleri doğru zamanda bulması açısından önemli bir araç ve fırsattır. Özellikle sendikal yapılar; toplumsal sorunlar karşısında her an yeni öneriler, yeni çözümler, yeni yollar üreten, vizyon ve misyonlarıyla ülkelerin geleceğini şekillendirecek ortak aklı iyi kullanan en dinamik örgütlenmelerdir.

Eğitim-Bir-Sen’in üstlenmiş olduğu sendikal misyon; Anadolunun tüm renklerini kucaklayan, insanı alemin özü bilip, hakkı ve hakikati mihmandar, emeği en büyük değer kabul edip yeri geldiğinde müzakere yeri geldiğinde mücadele eden sendikal çalışmalarımızın takdiri, ülkenin tamamını kucaklamaktan aciz kısmi sendikacılık yapan rakip sendikalarca değil, üyelerimiz ve milletimizin teveccühüyle ölçülmektedir. Sonuçta ortadadır.

Eğitim-Bir-Sen olarak bizler, daha çok millet, daha az devlet anlayışını temsil ediyor, bu ülkede kendi ülkesini işgal etmeye hazır, bahtsız ordular istemiyoruz. Bürokratik elitlerin keyfiliklerine terk edilmiş bir sistem değil, toplumun sünnetullaha uygun doğal, canlı akışını kar amaçlı müdahaleleriyle manipüle edip oradan devalüasyonlara kapı aralayarak milletin her kuruşunun iç edildiği, yazarkasa fırlatınca ekonominin çöktüğü, kitapçık fırlatınca hükümetlerin düştüğü, zenginlerin yalılarında kararlaştırılan oyunlardan uzak millet iradesinin gölgesinde şekillenmiş demokratik bir sistem için çalışıyoruz. Doğru işler yapmak kadar doğru zamanda doğru yerde doğru adamın yanında durmayı önemsiyoruz. Bizi rakiplerimizden ayıran en büyük özellik; onların sorgulayamadıkları kişi ve yapıların yanında yanaşma gibi bizim de her türlü eleştiri hakkımızı baki kılarak bir şeyin kendisi için değil doğruluğu için, millet için duruşumuzdur. Çünkü bizim sendikacılığımızın iki kapısı var; biri dünyaya açılır; insanlar arasında salahı arzular diğeri de; ahirete açılır herkes için felahı arzular.

 

 

 

 

Bugün Türkiye ileri demokrasi diye cümle kuruyorsa buna da cümle âlem inanıyorsa, tüm kesimler geçmişin muhasebatını yapıp yanlışlarından arınmaya çalışıyorsa, millete rağmenciler artık hep kaybediyor, sessiz çoğunluk sesini koro halinde yükseltiyor, darbe ve muhtıra girişimleri eskisi kadar başarılı olamıyor; piyasada da alıcı bulamıyorsa bunda Eğitim-Bir-Sen’in, Memur-Sen’in omurgalı ve dik duruşunun çok ama çok önemli payı vardır.

Demokrasiye karartma, millet iradesine kapatma girişimlerinde ortaya çıkan ve 100 binlerin katıldığı “Ortak Akıl” mitingleriyle sokaklardan sesi taşan, demokrasiye uzanan kirli elleri kement gibi bileğinden kavrayıp derdest eden bizdik.

Ulusal Birlik Hareketi adı altında 28 Şubat’ın 5’li çetesine özenenleri sobeleyen ve bunlar darbeci, bunlar postal yalayıcılardır diyenler bizdik.

Vesayetten arınmanın en önemli eşiği olan Anayasa değişikliği referandumunda “Toplum Sözleşmesine de, Toplumsal Sözleşmeye de Evet” diyerek, yüzde 58’i oluşturan ve sivil inisiyatifi omuzlayanlar bizdik.

Gezi’de ağaçların masumiyeti üzerinden devrime yönelenlere karşı kral çıplak diye haykıran, 17 Aralıkta ailelerin mahremiyeti üzerinden küresel operasyona kalkışıldığında duruşunu hiç bozmayan, Kobani adıyla ülkeye dip dalgayla sokulan nifakın karşısında set gibi duran bir teşkilatız. Kardeşlik iklimini hazmedemeyenlerin bozmaya çalıştığı, çözüm sürecinde etnik kökenlere yapılan övgününde yergininde aynı akıl tutulmasının ürünü olduğunu inancımız gereği çok iyi bilen bizler,  kardeşliği sekteye uğratmaya çalışanlara “bu yol çıkmaz sokak” dedik, hep sağduyuyu temsil ettik.

Çözüm sürecinde elimizi taşın altına koyduk, yetmedi gövdemizi de taşa yasladık bu belanın altından milletçe çıkıp uhuvvet ikliminin içinde hep beraber, ya tarihten aldığımız o büyük misyona hep beraber döneceğiz ya da bu seferde ıskalayıp bir daha bu imkan için binlerce masum insanımızın kanının akmasını, bahar dalları kadar körpe binlerce gencimizin bir bir kırılmasını izleyeceğiz. Tarihi misyonlar her dem gelmez, tarih kendini inciten milleti asla affetmez.

Tüm bunları yeryüzünün imarı ile memur edilmiş insanlar olarak; çocuklarımıza borcumuz olan sarih bir gelecek için, ülkemize bize aşıladığı tarih bilincinden dolayı, milletimize gösterdiği teveccühten ötürü ve sevdamıza emek veren ömürlere duyduğumuz saygımızın gereği olarak yapıyoruz.

 

 

İstiyoruz ki, eski Türkiye eskide kalsın, yeni Türkiye’nin resmi tüm boyutlarıyla kimsenin yerini yadırgamadığı bir doğallıkta ortaya çıksın. Sadece ülkemizde değil, medeniyet paydaşı olduğumuz bütün ülkeler de yeni ve güçlü Türkiye’nin heyecanı derinden hissediyor, bu ülkenin en birikimli, en entelektüel kesimi olan eğitim çalışanları olarak üzerimize düşeni, tarihi sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalışıyoruz.

Ülkemiz katsayı uygulaması gibi siyasi hezeyan ürünü bir mağduriyeti, 8 yıllık kesintisiz eğitim dayatması gibi pedagojik yanı olamayan ideolojik yaveleri, üniversite önlerinde bölünen kişiliklerin iç burkucu dramı, kamu gücüyle kamuda ve kamuoyuna yapılan zulümleri, Milli Güvenlik derslerine gelenler marifetiyle yapılan fişlemeleri ve militarist angajmanları, dışlamaları ve ötekileştirmeleri bir daha yaşamak istemiyoruz.

Bu saydıklarımın teker teker ortadan kaldırılmasını sağlamış, seçmeli din eğitimi dersleri noktasında önemli adımların atılmasına vesile olmuş, kamuda kılık kıyafet dayatmasını toplumsal talebi örgütleyerek 12 milyon 300 bin imzayla siyasi iradeye sunmuş ve 7 aya yakın sivil itaatsizlik eylemiyle “kamusal alan” koca bir yalan diye haykırmış bir teşkilatız. Sadece üyelerimizden değil, halktan, hatta bazen diğer sendikalara üye olanlardan bile teşekkür aldık. Bu gücü oluşturan ve bu duyguyu bizlere yaşatan üyelerimize, çalışma arkadaşlarıma ve bütün delegasyona bir kez daha yürekten teşekkür ediyorum.

Sadece ülkemizde özgürlüklerin artmasını değil, bunları yaparken aynı zamanda çalışanların biriken sorunlarının ortadan kaldırılması ve mali taleplerinin yerine getirilmesi noktasında ortaya koyduğumuz çözüm önerileri ve verdiğimiz mücadeleyle önemli kazanımlara da imza attık.

Üyesinin, ülkesinin ve insanlık ailesinin sorunlarına duyarlı, hedefi ve çalışmalarıyla tutarlı bir sendika olarak nerede bir gözyaşı ve nerede feryat varsa oraya kulak kabartıyor, el uzatıyor, insan ve İslam olmanın gereğini yapıyoruz.

İyiliğin iş gören elleri, komşusu açken kendisi tok yatmayı kerih gören Hatemi Nebi’nin gönül neferleri olarak Sosyal sorumluluğumuzu, sizler adına yaptığımız çalışmalarla yerine getiriyoruz.

 

 

Kadınlar Komisyonumuza yaptıkları çalışmalar için teşekkür huzurunuzda ediyorum. Bu dönem kadınlar komisyonumuzun çalışmalarının daha da öne çıktığı bir dönem olacaktır. Ben buna yürekten inanıyorum. Çünkü kadın arkadaşlarımız sahaya inmişlerdir ve kararlılıkları her geçen gün daha da artmaktadır.

Eğitim çalışanlarının en dirayetli hamisi olan Eğitim-Bir-Sen’in gücünü, etkinliğini, adalet anlayışını ve sağduyusunu hesaba katmadan bürokratların ve diğer uygulayıcıların kamuoyu tarafından keyfilik ve mühendislik olarak anlaşılabilecek tasarruflardan uzak durması, İlimizde eğitimin niteliği ve geleceği için çok büyük önem arz etmektedir. Eğitim-Bir-Sen haksızlıklar karşısında asil ve dik duracak ve asla nezaketi de elden bırakmayacaktır.

Sevgili Dostlar,

Evet, biz düşünen ve üreten erdemli bir davanın mensuplarıyız. Soylu mücadelenin adresi Eğitim-Bir-Sen olarak, geldiğimiz nokta bizi, kibre, şımarıklığa, gurura, tepeden bakmaya, rehavete sevk etmeyecektir. Aksine her dem kendimizi muhasebe içinde tutacağız. Yapacağımız ve yapmamız gereken daha çok iş olduğunu söylemek istiyorum. Çalışanlarımızın hakkını, hukukunu korumaya, eğitim çalışanlarına özel kazanımlar üretmeye devam ettikçe, inşallah daha büyük başarılara hep birlikte imza atacağız.

 

“Allah doğru yolu seçenleri daha derin bir doğru yol bilinci ile destekler ve kalıcı ürünlere dönüşen dürüst ve erdemli davranışlar Rabbinin katında karşılık olarak [dünyevî kazançlardan] daha değerli ve sonuçları itibariyle daha verimlidir.”

 

 

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen