Denizli 1 Şubesi

Üniversiteler kimsenin çiftliği değildir

Toplumun yükseköğretim kurumlarından beklentisi, üniversite kavramına yüklenen evrensel anlama uygun şekilde temel hak ve özgürlüklere saygı konusunda ve katılımcı, adil, eşitlikçi bir kamu yönetiminde öncü olmasıdır.

Yükseköğretim kurumlarını yönetenlerin görevi ise çalışma barışını sağlayarak huzurlu ve güvenli bir iş ortamı oluşturmak; kanunlar çerçevesinde kamu yararını gözeterek, bütün paydaşlarla eş güdüm içinde kurumu yönetmektir.

Ülkemizdeki yükseköğretim kurumlarının evrensel üniversite misyonunu göz ardı ederek uzun yıllar boyunca vesayetin teminatı görevini üstlenmeleri, yükseköğretim kurumlarında çalışanların haklarını hiçe sayan, yönetim alanında keyfiliği norm haline getiren zihniyet 28 Şubat döneminde kalmıştır. Son yıllarda yapılan değişikliklere göre birçok üniversitemiz vesayetin kökünün kazınmasına yönelik demokratik yönetişim çabası içerisindeyken, bazı üniversitelerimizde yöneticilerin, 2547 sayılı Kanun’da yetkinin sınırının çizilmemiş olmasına dayanarak yetkilerini keyfi uygulamalarla ortaya koymaya çalıştığına, personeli hukuksuz ve mesnetsiz uygulamalarla mağdur ettiğine, onların huzurunu bozduğuna tanık olmaktayız.

Bunun en bariz örneği, bir süredir Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde yaşanmaktadır. Haksız, hukuksuz, mesnetsiz, yersiz kararlar ve uygulamalarla personeli mağdur ve huzursuz etmesiyle bir süredir medya gündeminde olan üniversite yönetimi, kendisini sorgulayıp hatalarını telafi ederek iyi yönetişim örnekleri sergileyeceğine, ‘bu kadar da olmaz’ dedirtecek cinsten pek çok uygulamaya imza atmaya devam etmektedir.

Son olarak üniversite yönetimi, maaş promosyon anlaşması için banka promosyon ihalesi komisyonuna katılacak sendika temsilcisini de kendisi belirlemek yoluna gitmiştir. Üniversite yönetimi, 4688 sayılı Kanunu ve banka promosyonları konusundaki 2007/21 sayılı Başbakanlık Genelgesi’ni hiçe sayarak sendika temsilcisini sendikanın belirlemesindense kendisinin belirlemesini hukuka uygun görebilmiştir. Bu uygulama, ‘üniversite yönetimi, üniversitede örgütlü sendika şubelerinin yönetimlerini de belirlemeye kalkacak mı’ sorusunu akıllara getirmiştir. Aynı yönetim, konuya ilişkin hukuki gerçeği kendisine hatırlatan ve yanlışlığın düzeltilmesi için kendisine gönderilen yazıyı da aynı üslupla görmezden gelmiştir.

Üniversite yönetiminin hukuksuz ve haksız eylemleri bununla da sınırlı kalmamıştır. Üniversite yönetiminin sicilinde; üniversitede iç denetçiyi hukuka ve kanuna aykırı olarak genel sekreterlik görevine atamak, üniversite personelinin lehine sonuçlanan mahkeme kararlarını makul bir gerekçe olmaksızın süresinde uygulamamak, mahkeme kararlarını idari işlemle etkisiz hale getirmeye çalışmak, sendika şube yönetim kurulu üyelerinin yasal hakkı olan ve haftada bir gün kullanmaları gereken izin günlerinin belirlenmesine ilişkin talebe 37 gün sonra, işyeri temsilcilerinin kullanmaları gereken izinleriyle ilgili talebe de üç ay sonra cevap vermek, yerel basına verdiği ‘üniversitede işler iyi gitmiyor’ başlıklı demeçten dolayı 4688 sayılı Kanun’un tanıdığı sendikal güvenceye rağmen üniversitede yetkili sendika şubesi başkanına soruşturma açarak uyarı cezası vermek, üniversitenin işlem ve uygulamalarına tepki gösteren personeli rotasyon adı altında sürgüne göndermek, şehit yakını olan çalışanın görev yerini haksız ve yersiz bir şekilde sürgün niteliğinde değiştirmek, şehit yakını arkadaşına basın aracılığıyla sahip çıkarak bu işin bir bürokratik terör olduğunu söylemesi üzerine sendikal güvenceye aldırmadan sendika şube başkanına soruşturma açarak ceza vermek, üniversitede personeli rahatsız eden ve gayri kanuni bir şekilde uygulamaya konulan Kimlik Kart ile Mesai Takip Sistemi hakkında Kahramanmaraş İdare Mahkemesi’nin iptal kararını uygulamayıp mahkeme kararına rağmen yönerge çıkarmak suretiyle uygulamaya devam etmek gibi birçok hukuksuz ve kanunsuz uygulama bulunmaktadır.

Baskıcı, özgürlükleri kısıtlayıcı, akademik verimi düşüren, çalışma barışını zedeleyen uygulamalarıyla personeli canından bezdiren bu zihniyetin üniversiteye, çalışana ve topluma verdiği zarar artık gizlenemeyecek boyuta varmıştır.

2547 sayılı Kanun’da üniversite yöneticisine tanınan yetkilerin sınırının çizilmemiş olması, üniversite yönetimlerinin şaibeli işlerine, hukuksuz iş ve işlemlere imza atmalarına, mahkeme kararlarına rağmen keyfi davranmalarına, baskıcı, çalışma barışını ve çalışanların huzuru kaçıran davranış ve uygulamalarına maske olmamalıdır.

Çeyrek asırlık mücadelesinde her zaman her türlü haksızlığın, hukuksuzluğun karşısında yer almış bir sendika olarak, sorumsuzluk zırhına bürünerek keyfi davrananların, hukuksuz ve kanunsuz işlem yapanların hak ettiği cezayı almaları için elimizden geleni yapacağımızın bilinmesini istiyoruz.